Yazarlar İçin Planlama ve Disiplinin Önemi

Mehmet Hüseyin Arslan
0



Antik Çağ'ın taş kazıyıcı kâtiplerinden, ıslak kil parçalarına düşüncelerini kazıyan yazarlara kadar düşünelim istiyorum. Peki ya Orta Çağ'ın el yazmacıları? Hepsi büyük zahmetler ve emeklere katlanarak düşüncelerini yazıya geçirdi. Bugün ise hepimiz tarihin en büyük teknolojik kolaylıklarına sahip olduğumuz bir çağ içerisinde yaşamaktayız. Elimizin altında teknolojik aygıtlardan bilgisayarlara, telefonlara, sesli not uygulamalarına, bulut depolama sistemlerine ve saniyeler içerisinde fikir paylaşabileceğimiz dijital platformlara ve bunları düzenli ve sistematik bir şekilde düzenleyebilecek yapay zekâ destekli araçlara sahibiz. Ancak tüm bunlara rağmen üretkenliğimiz sanki geçmiş yüzyılların yazarlarına kıyasla oldukça düşük gibi gözüküyor. Peki onlarda olup da bizde olmayan şeyin sırrı sizce neydi? Bugün pek çok kimse yazarlar ve yazarlık söz konusu olduğunda ilham gelmesini beklemek gibi bir düşünce içerisine kapılıyor. Acaba geçmişin yazarları için ilham gelmesini beklemek diye bir kavram var mıydı, düşünmek gerekiyor. Bu kimseler için yazmak bir meslek değil, bir yaşam biçimi olarak ön plana çıkıyordu. Günün belirli saatlerinde, belirli yazma stillerine uygun bir şekilde taslaklarını oluşturuyor, fikirlerini not ediyorlar ve daha sonra bunları düzenleyerek bir bütün hâlinde anlamlı bir şey oluşturmaya çalışıyorlardı. Hepsinin ortak noktası, belki de onlarda olup da bizde olmayan şey ise disiplindi. Disiplin, yaratıcılığımızı sınırlayan değil, onu sürekli besleyen bir çerçeve olmalıdır. Çünkü yazmak için sadece ilham anlarının gelmesini beklemek, o anlara kadar geçen uzunca düşünsel emeğin ürününü göz ardı etmek ve ilham gelmesini bekleyerek geçirdiğimiz boşa vakitler anlamına gelecektir.

Disiplinimizin bir yan ürünü olarak ilham ortaya çıkmalıdır. Eylemimizi sürdürmeli, planlarımız ile ona yön vermeliyiz ve bunu disiplinle yapabiliriz sadece. Bir yazar ve düşünür, neyi yazacağını, neden ve nasıl yazacağını bilmeden ve en önemlisi nasıl düşüneceğini bilmeden verimli olamaz. Geçmişte pek çok yazar hikâyelerini kabaca taslaklar hâlinde çizer, karakterlerinin yaşam çizelgelerini oluşturur ve tematik planlar çerçevesinde yazmak istediklerini kurgularlardı. Bu hem düşünce yazıları için geçerliydi hem de kurgu yazıları için geçerliydi. Bugün teknolojik olanaklar ve imkânlar sayesinde planlama araçlarımız elimizin altında bulunuyor; ancak onları kullanmak yerine birçoğumuz vaktimizi sosyal medyada boş tartışmalar ile geçiştiriyoruz.

Kısacası araçlarımız gelişmiş gibi gözükse de yönümüz kaybolmuş gibi gözükmektedir. Planlamadan yapılacak üretimler rastlantıya dönüşecektir. Ve elbette ki rastlantıya bırakılan üretim ise bir süre sonra sürekliliğini kaybederek canlılığından çok şey kaybedecektir. Ve bu durum bizi pes etme noktasına kadar getirecektir. Planlı bir şekilde faaliyete geçiremediğimiz düşünceler ise bir yerden sonra birikecek ve zihinsel olarak kaldırılamayacak düzeye geldiğimizde ise tamamen işimizi boşlayacak ve savsaklayacağız. Şunun bilinmesi gerekiyor ki yazarlık, bir teknolojik beceriden çok zihinsel bir düzen işidir. Antik Çağ’dan günümüze kadar pek çok kâtip ve yazar, bu zihinsel becerileri sayesinde ellerindeki teknolojik imkânlarla harikalar yaratmıştı. Bugün pek çok teknolojik imkânımız olmasına rağmen, zihinsel bir düzenimiz olmadığı için belki de yeter kadar üretim yapamıyoruz yahut onlar kadar hayal dünyamız geniş değil gibi gözüküyor. Bilgisayarlar ve teknolojik araçlar yazma sürecimizi hızlandırabilir, fakat zihinsel tembelliğimizi asla gideremez.

Saatlerce bir düşünceyi kayalara ve mağaralara kazımak suretiyle fikirlerini kalıcılaştırmak isteyen düşünürlerden, Mezopotamya’nın pişmiş toprak tabletlerine kadar pek çok düşünür fikirlerini defalarca kopyalamak zorundaydı. Biz ise bugün tek bir “kaydet” tuşuyla neredeyse çoğu şeyi güvence altına alabilme imkânına sahibiz. Buna rağmen tembelliğimizden ötürü yeterince üretim yapamadığımızı düşünüyorum. Ancak sorun teknolojide değil, bunun bilinmesi lazım. Sorun, teknolojiyi kullanacak olan zihniyetlerdedir. Disiplinin olmadığı bir yerde teknoloji, kolaylıktan ziyade bir dikkat dağıtıcıya dönüşerek ayak bağı oluşturacaktır. Şunun bilinmesi lazım ki Roman ya da bir düşünce ürünü olan herhangi türde bir kitap, bir anda hiçbir zaman yazılmaz. Her gün yavaş yavaş yazılan birkaç sayfanın birikimiyle günün sonunda eserimiz ortaya çıkacaktır.

Bir anda mükemmel bir şekilde elbette ki yazamayacağız. Fakat ''her gün biraz yazmak'' disiplinine sahip olduğumuzda ve bunu planlı bir şekilde yönettiğimizde çok şey başarmış olacağız. Bir yazar hangi gün hangi konular üzerinde yazacağını bilmelidir. Haftalık hedefler belirlemelidir. Ve en önemlisi, kendisine ve zihnine karşı tutarlı olarak sağlam bir irade ile yazma anlarını sabitlemelidir. Bu durum dışsal bir zorunluluk değil, içsel bir saygı biçimi olarak disiplin yoluyla inkişaf etmelidir. Bireyin kendi zihnine, üretim gücüne ve kelimelerine duyulan bir saygı olarak ortaya çıkacak olan bu disiplin sayesinde ve teknolojinin de yardımıyla geçmişin yazarlarının hayal bile edemeyeceği imkânlar ile çok daha fazlasını başarabilme şansı önümüzde durmaktadır. Fakat onların sahip olup da bugün bizim bir eksikliğini hissettiğimiz şey, zamanın değerini bilmektir ve bunu başarabilmek için en önemli şey disiplinli olmaktır. Teknolojinin çoğu işimizi kolaylaştırdığı bir çağda üretkenliğin anahtarı hâlâ aynıdır: planlı bir zihin ve kararlı bir yürekle yapamayacağımız şey yoktur.

O yüzden kendi yazılarımızı planlamalı, kendi disiplinimizi oluşturmalı ve kendi üretim metotlarımız ve yöntemlerimiz ile düşüncelerimizi satırlara dökebilmeli ve geride güzel eserler bırakabilmeliyiz. Bunu başarabilmenin en iyi yolu ise disiplinden, iradeden ve planlamadan geçmektedir. Yazarlık bir yaşam biçimi olmalıdır. Bir meslek olarak bakıldığında zorunluluktan dolayı yapılan bu iş belki size keyif vermeyebilir, fakat kendinizi var edebilme şansı olarak ve bir yaşam biçimi olarak bunu ele aldığınızda eminim ki çok şeyi kısa süreler içerisinde dahi başarabileceksiniz ve bunların hepsini deneyimleyeceksiniz. O yüzden kendi disiplininizi ve planlama yöntemlerinizi kendi yaşamınıza uygun bir şekilde gerçekleştirmeli ve çevrenize bunu uyarlamalısınız.

Araştırmacı-Yazar

Mehmet Hüseyin Arslan



Yorum Gönder

0 Yorumlar

Yorum Gönder (0)
3/related/default