Pandemi ve doğal afetler gibi zamanlarda zorunlu hale gelen uzaktan ve online eğitim sistemleri, akademisyenlerin ve öğretmenlerin yapmış oldukları ile sistemin ne kadar köhne ve değişime kapalı olduğunu bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Pandemi dönemi içerisinde yaşanan rezilliklerden ve doğal afetler döneminde zorunlu uzaktan eğitim sürecinde yaşanan rezilliklerden teferruatlı olarak bahsetmek istemiyorum. Fakat birtakım sözde eğitimciler var ki, her türlü yeniliği statülerini tehdit eden bir unsur olarak gördükleri için bu teknolojilere direnişle karşılık veriyorlar. Yıllardır süregelen inatçı tavırlarla teknolojiyi ne öğrencinin yararına kullanmayı ne de topluma karşı bir sorumluluk olarak benimsemeyi becerebildiler. Bu kimseler için teknoloji bir tehdittir. Tıpkı Osmanlı dönemindeki el yazmacılarına karşı matbaanın bir tehdit olması gibi. Bugünlerde öğretmenliğin yapay zeka yüzünden yok olacağı konuşuluyor. Eğitimciler bu kalitede ve seviyede olmaya devam ettiği sürece elbette ki yapay zeka onlar için bir tehdit olacak. Ancak diğer yazılarımda da bahsettiğim üzere hâlâ profesyonel eğitimci uzmanlara ihtiyacımız var. Fakat yapay zekâda yaşanan son gelişmelerden dolayı eğitimcilerin profesyonel olamadığı her dakika, kendileri aleyhine işleyen bir süreç haline gelecektir.
İnsanlık tarihinin en devrimci teknolojilerinden biri olan
yapay zeka yavaş yavaş hayatımızın içerisine girmeye başladı bile. Bu araç şuan
için en güçlü ve en ileri teknoloji olarak eğitimde bir devrim yaratma
potansiyeli taşıyor. Fakat dinozor eğitimciler hâlâ bu gelişmelere kulaklarını
tıkamakta ve gözlerini kapatmaktadır. Çünkü bu kimseler için yenilik;
anlamadığı, kontrol edemediği ve kişisel konfor alanını bozduğu sürece düşman
olarak etiketlenmektedir. Öğrencilerin gelişimi, bilimsel ilerleme ve toplum
yararına gibi kavramlar ise onların gündeminde sadece lafzen yer almaktadır.
Yıllarca maaşlarını alıp işi yokuşa sürerek, teknolojiyi reddederek, öğrenciyi
ve toplumu geri bırakarak, “ben anlatır geçerim” kafasıyla bulundukları
konumlarda durdular.
Şimdi ise ortaya çıkan bu yenilikle birlikte sanki tüm
ihmallerinin üstünü örtebileceklerini düşünerek yapay zekâya da bir şekilde
engel olmaya çalışıyorlar. Bu endişelerini bazen o kadar komik bir dille
getiriyorlar ki; sürekli olarak yapay zekânın empati ve duygu yeteneğinden
yoksun olduğu için bir insanla kıyaslanamayacağı vurgusu yapılıyor. Bunu
dillerine pelesenk eden dinozorlar, gençlerin nerelerden bilgi aldığını ve ne
şekilde öğrendiğini henüz kavrayamamış gibi gözükmektedir. Çeşitli içerik
üreticilerinin zengin görsel efektlerle hazırladığı videolardan, oyunlara kadar
pek çok farklı şekilde öğrenme sürecinin içerisinde olan yeni nesilin yapay zekâ
ile neler yapabileceklerini göz ardı ediyorlar. Bu durumu göz ardı etmeye devam
ettikleri sürece, okulla bir ilgisi kalmayan ve sadece diploma almak için okula
gelen ya da gelmek zorunda bırakılan öğrenci profilleri ile karşılaşmaya devam
edeceklerdir. Şunun net olarak bilinmesi lazım ki yapay zekâ sadece bir araçtır
ve teknolojik araçlar insanlığın gelişimi ve faydası için kullanılır.
Bugün belirli zümrelerin direndikleri bu teknoloji, yarının ve geleceğin temel yapı taşı olacak. Bu gerçeklerle şimdiden yüzleşmeye hazır olsanız iyi olur. Çünkü bu gerçekle yüzleşemeyenler ve bu durumu hazmedemeyenler tarihin çöplüğünde yerlerini alacaklar gibi görünüyor. Tabii, Yapay Zeka Çağında Kamu Görevlerinin Geleceği Üzerine Bir Tartışma başlıklı yazımda bahsettiğim nedenlerden ötürü bu durum hemen ve yakın bir gelecekte gerçekleşmeyecek gibi gözükmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki dünya sürekli olarak değişen bir yer.
Araştırmacı-Yazar
Mehmet Hüseyin Arslan