Sosyal medyanın iletişim ve bilgi akışının ana kanallarından biri haline
gelmesiyle birlikte sosyolojik gerginlikler ve toplumsal kutuplaşmalar bu alana
da taşınmış oldu. Sosyal medyada yapılan birtakım mizahi paylaşımlar, kısa
videolar ve gönderiler, bir eğlence aracı olmaktan çıkarak ciddi ideolojik
çatışmaların zeminine dönmüş durumda. Özellikle X platformundaki paylaşımları
takip edecek olursanız bunu çok daha net bir şekilde gözlemleyebilirsiniz.
Burada gözlemlediğim kadarıyla en belirgin ayrışmalardan biri de cinsiyet
temelli kutuplaşmalarda öne çıkıyor.
Sosyal medyada bazı radikal feminist grupların
yapmış olduğu sert ve ayrıştırıcı paylaşımlar, erkekler arasında bir tepki
yaratıyor. Oluşan bu tepki, zamanla yalnızca ilgili kişilere değil, genel
olarak tüm kadınlara yöneltilen bir öfkeye dönüşüyor. Erkekler tarafından
"feminazi" kavramı üzerinden inşa edilen eleştiriler, kadın haklarını
savunan ancak aşırı uçlardan uzak duran diğer erkekleri ve kadınları da olumsuz
bir şekilde etkilemektedir. İlk başlarda mizahi paylaşımlar şeklinde ortaya
çıkan bu gerilim, giderek daha sertleşen bir dil ve radikal söylemlere doğru
kaymaktadır.
Özellikle birtakım kalbi kırık erkekler
tarafından kadın düşmanlığına varan söylemler ve yine birtakım kalbi kırık
kadınlar tarafından erkek düşmanlığına varan söylemler, popüler akımlarla
birleşerek daha da hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Başlangıçta tepkisel olarak
doğan bu hareketler, zamanla kadınları ya da erkekleri aşağılayan ve onları
ötekileştirerek cinsiyet temelli kutuplaşmayı olumsuz manada körükleyen bir
süreç haline dönüşmektedir. Bu süreç içerisinde şiddet içeren söylemlerin
normalleşmesi ve bunun mizah konusu yapılması, kadın-erkek ilişkilerinde derin
bir güvensizlik duvarlarının oluşmasına adeta çanak tutuyor.
Yaşanan bu gelişmelerle birlikte sosyal ve
ahlaki çürümeler giderek hızlanmaktadır. Mizah adı altında yapılan paylaşımlar
sebebiyle insanlar daha duyarsız hale gelirken, empati yetenekleri de
körelmektedir. Sanal ortamlarda sürekli olarak birbirleriyle çatışma halinde
olan insanlar, gerçek hayatta da birbirine güvenmeyen, tahammülsüz bireyler
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, insanların birbirine olan saygısını
kaybetmesi, uzun vadede toplumsal yapının bozulmasına neden olacaktır.
Peki, bu kutuplaşmanın önüne nasıl geçebiliriz?
Öncelikle sosyal medyada algoritmaların bizleri belli içeriklere
yönlendirdiğini ve bazen istemeden dahi olsa bu kısır döngü içerisinde sıkışıp
kaldığımızı unutmamalıyız. Olayları bütünsel bir çerçevede değerlendirebilmek
için farklı bakış açılarına açık olmak ve aşırı uçlardan kaçınmak, bilinçli
sosyal medya kullanımı için olmazsa olmazdır.
Yine aynı şekilde toplumsal cinsiyet
meselelerinde daha yapıcı bir dil kullanılması gerekiyor. Burada empatiyi ön
planda tutmak ayrıca önemlidir. Kadın-erkek ilişkileri çatışma üzerinden değil,
karşılıklı anlayış ve iş birliği üzerinden ele alınmalıdır. Elbette ki
sosyolojide çatışma kuramları üzerinden kadın-erkek ilişkileri açıklanmaya ve
anlaşılmaya çalışılıyor; fakat günlük yaşam içerisinde çatışma temelli bir dil
kullanmak büyük toplumsal gerilimlere neden olabilir. Bilimsel anlamda ve sosyolojik
anlamda kadın-erkek ilişkileri ele alınırken, sosyolojinin yöntem ve
tekniklerinden tabii ki de yararlanacağız; fakat bu yöntem ve teknikler,
çatışmacı bir dil kullanılmadan ve toplumsal gerginliklere yol açmadan
kitlelere aktarılmalıdır. Sosyal medyada popüler olan her içeriğin toplumsal
gerçekliği yansıtmadığını bilmenizi istiyorum. Algoritmalar yüzünden kimi zaman
özellike kutuplaştırmaya yönelik olarak birtakım paylaşımlar olabiliyor.
Bir başkasının etkileşim uğruna ve maddi
kazanç sağlayabilmesi uğruna yapmış olduğu paylaşımlardan hareketle topluma
olan bakış açınızı köreltmemeniz gerekiyor.
Sosyal medyada yapılan komik paylaşımlar,
basit gibi görünse de toplum üzerinde derin etkiler yaratabilme potansiyeline
sahiptir. Burada herkesin daha sorumlu bir sosyal medya tüketicisi olması ve
sanal dünyanın etkilerini göz ardı etmemesi gerekir. Toplumsal çürümeyi
önleyebilmek için bilinçli sosyal medya kullanımı ve bilinçli sanal ortam
kullanıcısı olmak, bu konu için atabileceğimiz en önemli adımlardan biridir.
Araştırmacı-Yazar
Mehmet Hüseyin Arslan