Mizahın Ardındaki Tehlike: Sosyal Medyada Cinsiyet Kutuplaşması

Mehmet Hüseyin Arslan
0


 

Sosyal medyanın iletişim ve bilgi akışının ana kanallarından biri haline gelmesiyle birlikte sosyolojik gerginlikler ve toplumsal kutuplaşmalar bu alana da taşınmış oldu. Sosyal medyada yapılan birtakım mizahi paylaşımlar, kısa videolar ve gönderiler, bir eğlence aracı olmaktan çıkarak ciddi ideolojik çatışmaların zeminine dönmüş durumda. Özellikle X platformundaki paylaşımları takip edecek olursanız bunu çok daha net bir şekilde gözlemleyebilirsiniz. Burada gözlemlediğim kadarıyla en belirgin ayrışmalardan biri de cinsiyet temelli kutuplaşmalarda öne çıkıyor.

Sosyal medyada bazı radikal feminist grupların yapmış olduğu sert ve ayrıştırıcı paylaşımlar, erkekler arasında bir tepki yaratıyor. Oluşan bu tepki, zamanla yalnızca ilgili kişilere değil, genel olarak tüm kadınlara yöneltilen bir öfkeye dönüşüyor. Erkekler tarafından "feminazi" kavramı üzerinden inşa edilen eleştiriler, kadın haklarını savunan ancak aşırı uçlardan uzak duran diğer erkekleri ve kadınları da olumsuz bir şekilde etkilemektedir. İlk başlarda mizahi paylaşımlar şeklinde ortaya çıkan bu gerilim, giderek daha sertleşen bir dil ve radikal söylemlere doğru kaymaktadır.

Özellikle birtakım kalbi kırık erkekler tarafından kadın düşmanlığına varan söylemler ve yine birtakım kalbi kırık kadınlar tarafından erkek düşmanlığına varan söylemler, popüler akımlarla birleşerek daha da hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Başlangıçta tepkisel olarak doğan bu hareketler, zamanla kadınları ya da erkekleri aşağılayan ve onları ötekileştirerek cinsiyet temelli kutuplaşmayı olumsuz manada körükleyen bir süreç haline dönüşmektedir. Bu süreç içerisinde şiddet içeren söylemlerin normalleşmesi ve bunun mizah konusu yapılması, kadın-erkek ilişkilerinde derin bir güvensizlik duvarlarının oluşmasına adeta çanak tutuyor.

Yaşanan bu gelişmelerle birlikte sosyal ve ahlaki çürümeler giderek hızlanmaktadır. Mizah adı altında yapılan paylaşımlar sebebiyle insanlar daha duyarsız hale gelirken, empati yetenekleri de körelmektedir. Sanal ortamlarda sürekli olarak birbirleriyle çatışma halinde olan insanlar, gerçek hayatta da birbirine güvenmeyen, tahammülsüz bireyler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, insanların birbirine olan saygısını kaybetmesi, uzun vadede toplumsal yapının bozulmasına neden olacaktır.

Peki, bu kutuplaşmanın önüne nasıl geçebiliriz? Öncelikle sosyal medyada algoritmaların bizleri belli içeriklere yönlendirdiğini ve bazen istemeden dahi olsa bu kısır döngü içerisinde sıkışıp kaldığımızı unutmamalıyız. Olayları bütünsel bir çerçevede değerlendirebilmek için farklı bakış açılarına açık olmak ve aşırı uçlardan kaçınmak, bilinçli sosyal medya kullanımı için olmazsa olmazdır.

Yine aynı şekilde toplumsal cinsiyet meselelerinde daha yapıcı bir dil kullanılması gerekiyor. Burada empatiyi ön planda tutmak ayrıca önemlidir. Kadın-erkek ilişkileri çatışma üzerinden değil, karşılıklı anlayış ve iş birliği üzerinden ele alınmalıdır. Elbette ki sosyolojide çatışma kuramları üzerinden kadın-erkek ilişkileri açıklanmaya ve anlaşılmaya çalışılıyor; fakat günlük yaşam içerisinde çatışma temelli bir dil kullanmak büyük toplumsal gerilimlere neden olabilir. Bilimsel anlamda ve sosyolojik anlamda kadın-erkek ilişkileri ele alınırken, sosyolojinin yöntem ve tekniklerinden tabii ki de yararlanacağız; fakat bu yöntem ve teknikler, çatışmacı bir dil kullanılmadan ve toplumsal gerginliklere yol açmadan kitlelere aktarılmalıdır. Sosyal medyada popüler olan her içeriğin toplumsal gerçekliği yansıtmadığını bilmenizi istiyorum. Algoritmalar yüzünden kimi zaman özellike kutuplaştırmaya yönelik olarak birtakım paylaşımlar olabiliyor.

Bir başkasının etkileşim uğruna ve maddi kazanç sağlayabilmesi uğruna yapmış olduğu paylaşımlardan hareketle topluma olan bakış açınızı köreltmemeniz gerekiyor.

Sosyal medyada yapılan komik paylaşımlar, basit gibi görünse de toplum üzerinde derin etkiler yaratabilme potansiyeline sahiptir. Burada herkesin daha sorumlu bir sosyal medya tüketicisi olması ve sanal dünyanın etkilerini göz ardı etmemesi gerekir. Toplumsal çürümeyi önleyebilmek için bilinçli sosyal medya kullanımı ve bilinçli sanal ortam kullanıcısı olmak, bu konu için atabileceğimiz en önemli adımlardan biridir.


Araştırmacı-Yazar

Mehmet Hüseyin Arslan 


 


Yorum Gönder

0 Yorumlar

Yorum Gönder (0)
3/related/default