İçerik üretimi, pek çok farklı platformda ve çeşitli biçimlerde gerçekleştirilebiliyor. YouTube, podcast ve sosyal medya gibi mecralarda üretilen içerikler, geniş kitlelere ulaşmanın popüler yollarından biridir. Ancak, içerik üreticileri tarafından oluşturulan içeriklerin çoğu, takipçilerin talepleri ve maddi kazanç kaygısıyla şekillenmektedir. Daha önce blogumda da ifade ettiğim gibi, maddi kazanç kaygısı ve takipçi isteklerine göre içerik üretmek, özgürce düşünmemi kısıtlayacağı için benim açımdan tercih edilen bir yol değildir. Fikri çalışmalarımı bu şekilde sınırlamak istemem. Ancak, bir gün içerik üreticisi olmaya karar verseydim, bu daha çok eğlence sektörüne yönelik olurdu. Dolayısıyla, fikri düşüncelerim için bu yolun hâlâ iyi bir alternatif olduğunu düşünmemekteyim. Bununla birlikte, ürettiğim yazılı içeriklerin dijital dünyada daha erişilebilir hâle gelmesi adına sesli bloglar oluşturarak dijital bir arşiv inşa ediyorum.
Peki, sesli blog nedir?
Sesli blog ile ilgili internette kısa bir araştırma yaptığınızda, bunun podcast için yapılan bir yakıştırma olduğunu görebilirsiniz. Ancak temel olarak, blog yazılarımın seslendirilmiş versiyonları olarak düşünebilirsiniz. Seslendirme araçlarıyla yazılarımı dönüştürerek YouTube’a yüklüyorum. Bu süreç, geleneksel bir podcast formatından farklıdır; doğrudan yazılı içeriğin sesli hâle getirilmesini içermektedir. Böylece okumaya vakit bulamayan ya da yazılı içerikleri dinlemeyi tercih eden insanlar için alternatif bir erişim imkânı sunmuş oluyorum. Günümüzde çoğu insan, sesli içerik dinlemeyi yazılı içeriğe kıyasla daha fazla tercih ediyor. Bunu yapmaktaki asıl amacım, yazılarımın daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağlamak ve dijital arşivimi genişletmek. Uzun metinleri okumaktan kaçınan bazı insanlar, sesli içeriklere daha fazla ilgi gösterebiliyor. Dolayısıyla, onlar için alternatif bir yöntem sunmuş oluyorum.
Tüm bunlarla birlikte yazı, benim için hâlâ en temel ve önemli üretim biçimi olmaya devam edecek. YouTube’a yüklediğim sesli blog videoları, yazılarımın bir alternatifi değil, sadece onların seslendirilmiş hâlidir. Yani içeriğin özü değişmeyecek, yalnızca farklı bir format kazanmış olacak. Dolayısıyla içeriklerimi üretirken hâlâ özgürce yazıyor ve düşüncelerimi en iyi şekilde ifade edebiliyor olacağım. Çünkü hiçbir zaman maddi kazanç kaygısıyla ya da takipçi isteklerine göre içerik üretmeyeceğim. Zaten tüm bunları yapmamın temel amacı, kendi fikri yolculuğumu dijital bir arşiv ile kayıt altına alabilmek. Dolayısıyla takipçi ya da izleyici sayısı, benim için ön planda olan bir unsur değil.
Sesli blog, fikri yazılarımı daha erişilebilir kılmak ve içeriklerimi farklı bir boyuta taşımak adına yaptığım bir çalışmadır. Aynı zamanda başkalarına da ilham olabilmesi için öne çıkardığım bir üretim prensibidir. Tüm bu süreç, ne takipçi talepleri ne de maddi kazanç kaygısı doğrultusunda şekilleniyor. Bu nedenle, bir zorunluluk ya da popüler bir akımın parçası olmaktan ziyade tamamen kendi içerik üretim biçimime katkı sağlayan bir yöntem olarak öne çıkıyor. Yazı, hâlâ benim için birincil üretim yöntemi olmaya devam ederken, sesli bloglar ise bu içeriği farklı bir formatla genişletmenin ve dijital arşivimi büyütmenin bir yolu olacak.
Siz de kendi fikirlerinizi yazmaya bir an önce başlayarak ve bunları sesli blog şeklinde farklı formatlarda yayınlayarak fikirlerinizi kalıcılaştırabilir, dijital kimliğinizi ve arşivinizi en temelden oluşturabilirsiniz.
Araştırmacı-Yazar
Mehmet Hüseyin Arslan