Eğitimde fırsat eşitliğini sağlayan en önemli sistemlerden biri açıköğretim fakülteleridir. Özellikle ülkemizin köklü üniversitelerinden biri olan Anadolu Üniversitesi’nin açmış olduğu açıköğretim programları kitlelerin eğitim hakkına erişimini genişleten önemli bir model sunmaktadır. Fakat son yıllarda bu programlara yönelik geliştirilen tepkiler neticesinde, ilgili programlar birer birer kapatılmaya çalışılıyor. Dolayısıyla eğitimde yeni bir elitist döneme geçmiş bulunmaktayız.
Son olarak işletme ve iktisat gibi açıköğretim bölümlerinin
kapatılmaya çalışıldığı ile ilgili haber, üniversite eğitiminin daha az insana
ulaşmasını istendiğinin önemli bir göstergesi haline gelmiştir. Fakat daha
sonra yapılan açıklamalar ile birlikte bu programların açıköğretim fakültesi
bünyesinde birleştirileceği ortaya çıktı. Birtakım akademisyenler yapay zeka
çağında olmamıza rağmen açıköğretimi küçümsüyor ve "Gerçek eğitim sadece
örgün eğitim ile mümkün olur." söylemini anlamsız bir şekilde
savunuyorlar. Oysa ki uzaktan eğitim, dünya çapında yaygınlaştırılmaya
çalışılan akademik bir model haline gelmiştir bile!
Bu kimseler eğitimi, toplumun genelini bilinçlendirmek için
bir araç olarak görmüyor. Tam tersine, belirli bir sınıfa prestij kazandırmak
ve statü sahibi olmak için bir araç olarak görüyorlar. Türkiye’deki mevcut
akademik sistem artık çıkmazdadır. Bu sistemde bilim üretme misyonundan
uzaklaşılmış ve akademik kariyer basamakları liyakat yerine bürokratik
engeller, siyasi bağlantılar ve adam kayırma gibi etkenlerle şekillendirilerek
bir kast sistemine dönüştürülmüş durumdadır.
Bu sistemin değişmesi gerekmektedir. Bu sisteme yönelik
sorulması gereken eleştirel soruların başında şunlar gelmektedir:
- Neden
akademik yükselme süreci bu kadar karmaşık ve bürokratik?
- Neden
akademik kadrolar liyakat yerine tanıdıklara dağıtılıyor?
- Neden
açıköğretim gibi demokratik eğitim modelleri kapatılmak isteniyor?
- Neden
akademik özgürlükler her geçen gün daha fazla kısıtlanıyor?
Eğitim, sadece belirli bir grubun elinde bir güç aracı
olmaktan çıkarılmalıdır. Bilim ve bilgi herkesin hakkıdır ve bu hakkı
insanların elinden almaya çalışanlara karşı durmak, aydınların, düşünürlerin,
entelektüellerin ve araştırmacıların en önemli görevleri arasındadır.
Araştırmacı-Yazar
Mehmet Hüseyin Arslan