Eğitim sistemi her zaman belirli akademik çetelerin ve eğitim zümrelerinin elinde bir güç aracı olarak kullanılmıştır. İnsanların eğitime erişim hakkı genişletileceği yerde tam tersi şekilde daraltılmaktadır. Eğitim özgürlüğüne indirilen en büyük darbelerden biri de açıköğretim bölümlerinin birer birer kapatılmasına yönelik gerçekleştirilen söylemler ve uzaktan eğitim modelinin önüne engeller konulmasıdır. Bu karar sadece birkaç bölümün kapanması olarak kalmayacak, ileride eğitimde fırsat eşitliğine indirilmiş en büyük darbe olarak tarihte yerini alacaktır.
Açıköğretim sistemi, örgün eğitime erişimi olmayan binlerce
insan için bir umut kapısıdır. Peki ne oldu da eğitimde elitist bir kast
sistemi oluşturmak isteyenler, "Herkes üniversite mezunu olmamalı!"
diyerek bu kapıyı kapatmaya yeltendi? Hâlâ bu güzel sistemin toplumsal
faydalarını tamamen yok etmeye çalışıyorlar. Şimdi burada okuyucular kendi
kendilerine şunu sormalı: Eğitim bir hak mı, yoksa sadece ayrıcalıklı
bir sınıfın imtiyazı mı?
Açıköğretim Neden Önemlidir?
Açıköğretim sistemi, Türkiye’de eğitim hakkına erişimi
artıran en önemli modellerden biridir. Bu sistem içinde kadınlar, işçiler,
memurlar, ikinci üniversite okumak isteyenler hatta cezaevindeki mahkûmlar,
engelli bireyler ve kırsal kesimde yaşayan gençler ile kısacası örgün eğitime
erişimi olmayan herkes için büyük bir fırsat vardır. Türkiye’nin her yerinden
insanlar bu sistem sayesinde eğitim alabiliyor ve yaşadıkları şehirleri terk
etmek zorunda kalmadan üniversite okuyabiliyor.
Bu sistem çalışanlar için büyük bir umut olan ve mesai
saatleri içinde üniversiteye gitme şansı olmayan binlerce insan için de büyük
bir fırsattır. Ancak açıköğretim bölümlerinin kapatılmaya çalışılması yetmezmiş
gibi ikinci öğretim bölümleri de çoktan kapatıldı. Çalışmak zorunda olan
insanlar için örgün üniversite okumak artık bir hayal oldu. Aile baskısıyla
okuyamayan ve zamanında ekonomik nedenlerle örgün eğitimine devam edemeyen
birçok kadın ise açıköğretim sayesinde üniversite eğitimi alabiliyor ve mezun
olabiliyor.
Kendi alanında ilerlemek isteyen öğrenciler ek bir diploma
alarak kendilerini geliştirebiliyor ve üniversite okumak için gereken fırsat
eşitliği bu sistem sayesinde sağlanıyor. Ancak birileri ısrarla "Herkes
üniversite mezunu olmamalı." diyor. Çünkü eğitim bir hak değil,
bir statü aracı ve işçi yetiştirme kurumu olarak görülüyor. İşte tam da bu
yüzden eğitimde fırsat eşitliğini sağlayan her adımın önüne geçiyorlar. Çünkü
söylendiğinin aksine mevcut eğitimin herhangi bir felsefi ve idealist yönü yok,
sadece sisteme eleman yetiştirmeye yarıyor.
Anadolu Üniversitesi açıköğretim sistemine baktığımızda,
işletme ve iktisat bölümleri en çok mezun veren bölümlerdir. Mezun sayısı
arttıkça bazı kesimler bu bölümlerin değersizleştiğini iddia etti. Oysa eğitim
nicelikle değil, nitelik artırılarak ölçülmelidir. Ancak birileri bu
niteliğin, "Herkes üniversite mezunu olmamalıdır!" anlayışıyla
sağlanacağını düşünüyor.
Açıköğretim fakültelerinin mezunları akademik çevreler
tarafından küçümseniyor ve eğitimci olduğunu söyleyen kimseler tarafından her
türlü hakları gasp edilmeye çalışılıyor. Gelinen noktada ise eğitime tamamen
elitist bir anlayış hâkim olmuş durumdadır. Bu kimseler sadece belirli bir
azınlığa sunulmak istenen eğitimle "nitelikli mezunlar" yetiştireceklerini
zannediyorlar. Oysa bu düşüncenin ne akademik ne de sosyolojik bir karşılığı
var.
Eğer gerçekten bir eğitim ideali olsaydı, herkesin
üniversite mezunu olması istenir ve açıköğretim sisteminde tarih, edebiyat,
felsefe, sosyoloji gibi bölümlerden mezun olanlara "Siz bu bölümü
okuyabilirsiniz ama örgün öğretim mezunları gibi atanamazsınız." denilebilirdi.
Çünkü bu bölümleri okuyan insanların büyük kısmı, meslek sahibi olmuş
yetişkinlerdir. Ve emin olun yine de bu bölümleri okuyan binlerce insan
bulabilirsiniz. Peki, neden bu insanların eğitim almasını engellemek
istiyorlar?
Neden özel sektörde belirli pozisyonlara gelebilen
açıköğretim mezunları, örgün öğretim mezunlarıyla rekabet ettiği için iş
dünyasındaki fırsat eşitliği de dahil olmak üzere eğitimde fırsat eşitliği yok
edilmek isteniyor? Tüm bunlar, eğitimi ayrıcalıklı bir azınlığın tekelinde
bırakmak isteyenlerin kararlarıyla şekilleniyor. Eğitimde elitist anlayışları
güçlendirmek, toplumsal anlamda bir faciaya yol açacaktır.
Açıköğretime Karşı Olanlar Kimler?
Açıköğretime karşı çıkanların başında bazı akademisyenler
geliyor. Onlara göre eğitim, herkesin erişebileceği bir hak değil, sadece
kendilerine ve belirli bir çevreye prestij kazandıran bir alan olmalı. Bu
yüzden açıköğretim sistemini "kalitesiz" olarak
görüyorlar. Çünkü örgün eğitim demek, daha fazla sayıda akademisyenin istihdam
edilmesi ve sistemin çarklarının daha rahat dönmesi demektir.
Bazı siyasetçiler ise daha az eğitimli ve kolay
yönetilebilir bir toplum istiyor. Bu yüzden açıköğretim gibi fırsatlar ortadan
kaldırılarak halkın bilinçlenmesi engellenmeye çalışılıyor. Özel üniversiteler
ise açık öğretim fakültelerinin kapanmasından memnun, çünkü böylece öğrenci
sayıları artacak ve eğitim daha fazla parası olanın erişebileceği bir lüks
hâline gelecek.
Artık örgün eğitim alamayan insanlar için alternatifler
giderek daralmaktadır. Kapanan bazı açıköğretim bölümlerinde okuyan binlerce
öğrenci eğitimlerini tamamlayacak ancak bir daha bu bölümlere öğrenci kabul
edilmeyecektir. Üniversiteler artık sadece belli grupların erişebildiği
kurumlara dönüştürülmek isteniyor. Açıköğretimin sağladığı uygun maliyetli
eğitim fırsatları yok edilmek isteniyor ve üniversite okumak daha da pahalı
hâle getirilmeye çalışılıyor. Ülkemizin mevcut ekonomik koşulları
düşünüldüğünde, bu büyük bir problem olmaya devam edecektir.
Bir Hak mı, Yoksa Ayrıcalık mı?
Eğitim giderek daha seçkinci ve sınıfsal bir yapıya
evriliyor. Artık eğitim bir hak değil, ayrıcalıklı bir zümrenin sahip
olduğu bir araç. Peki, şu soruların cevaplarını kim verecek?
- Eğitim
bir hak mı, yoksa sadece elitlerin sahip olabileceği bir ayrıcalık mı?
- Açıköğretim
sistemlerinin kapatılmak istenmesi kimlerin çıkarlarını koruyor?
- Eğitimde
fırsat eşitliğini yok eden bu kararların arkasındaki gerçek motivasyon
nedir?
- Üniversiteler,
halkın bilinçlenmesini engellemek için mi giderek daha erişilmez hâle
getiriliyor?
Bu yazı boyunca, eğitim hakkının nasıl gasp edildiği,
kimlerin bundan kazanç sağladığı ve buna nasıl karşı çıkılması gerektiği
anlatılmak istenmiştir. Çünkü eğitim, bir avuç insanın elinde tutabileceği bir
güç değil, herkesin sahip olması gereken temel bir haktır. Eğer bir
toplum eğitime erişemezse, köleleşmeye mahkûmdur.
Araştırmacı-Yazar
Mehmet Hüseyin Arslan


