Toplumları şekillendiren bireylerin düşünce dünyalarını biçimlendiren, kurumların işleyişini sağlayan devletlerin yükselmesinde ve çökmesinde etkili bir faktör olan eğitimin, ideolojik yapıların tesirinden uzak kalacağını düşünmemek gerekir. Böylesine önemli olan bir araç çoğu zaman ideolojik yapılar tarafından şekillendirilir ve bu yapıların neticesinde eğitimin ruhu derinden etkilenir. Resmi ideolojiler tarih boyunca eğitim üzerinde etkili olmuştur. Bilimsel özgürlüğün had safha da olması gereken akademi dünyasında da bu durum çok farklı değildir. Toplumsal eleştiriyi bastıran ve eleştirel düşünceyi engelleyen bir güce dönüşebilecek olan resmi ideoloji, bu özelliği ile bir toplumun siyasi rejimi ve ideolojisi ile iç içe geçmiş bir akademik yapının ortaya çıkmasına sebep olur. I. Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı'nda da taraflar, askeri kapasitelerinin yanı sıra tüm bilimsel kapasitelerini de kullanarak birbirleriyle mücadele etmişlerdir. Dolayısıyla böyle durum içerisinde akademinin resmi ideolojiden ayrı olarak düşünülmemesi gerekmektedir. Özellikle üniversitelerin ve diğer eğitim kurumlarının devletle güçlü bağlar içinde olunan yerler olarak ön plana çıkmasından dolayı resmi ideolojilerin akademiye etkisi buralarda daha belirgin hale gelmektedir.
Eğitim üzerinde hegemonya kuran ideolojinin etkisi
genellikle mevcut siyasi gücün isteklerine ve devlet politikalarına göre
eğitimin biçimlendirilmesi ile sonuçlanır. Burada bilimsel özgürlüğün ve
objektifliğin önündeki en büyük engellerden biri de resmi ideolojilerdir.
Akademik çalışmalar ve bilimsel araştırmalar genellikle bu hegemonyanın
belirlediği sınırlar ve doğrular içerisinde şekillenmektedir. Örnek olarak
gösterecek olursak, ideolojinin çıkarlarına ters düşen araştırmalar ve fikirler
ya göz ardı edilir ya da bastırılır. Akademik alanlardaki araştırma ve öğretim
süreçlerine derinlemesine nüfuz eden ideolojik baskılar, üniversite
yönetimlerinin hükümetlerle ve resmi ideolojilerle uyumlu bir şekilde hareket
etmesine yol açar. Çünkü burada üniversitelerin finansman ve karar alma
süreçleri son kertede devlet aygıtının kontrolündedir. Bundan dolayı akademik
özgürlüklerin bir tür denetim altına alınması sonucu ortaya çıkar ki, bu
ideolojik hegemonya karşısında öğretim üyeleri hoş karşılanmayan konularda
araştırma yapmaktan ve ders vermekten kaçınabilirler. Yine bu araştırma ve
öğretim süreçleri içerisinde ideolojik sınırların dışına çıkmak neredeyse
imkânsız hale geldiği için eğitim müfredatları hâkim olan ideolojinin etkisiyle
şekillenir. Bu müfredatlar vesilesiyle öğrenciler sadece bilgi almakla kalmaz
aynı zamanda hâkim olan resmi ideolojinin ve toplumun görüşlerini de kabul
etmeleri ve bunları sorgulamadan benimsemeleri gerektiği yönünde bir sürece
tabi tutulurlar.
Bu durum dünyanın geneli için geçerlidir. Öğrencilerin
eleştirel düşünme yetenekleri böyle bir ortamda gelişemez. Çünkü doğru bilgi ve
gerçeklik, ideolojik hegemonyanın bakış açısıyla şekillenir. Eğitim, toplumsal
sorunlara karşı hâkim paradigmanın istediği ve yönlendirdiği şekilde
oluşturulur.
Resmi ideolojilerin akademiye etkisi bilimsel çalışmaların
kalitesini ve çeşitliliğini olumsuz etkileyebileceği gibi gerçek bir bilimsel
ilerleme farklı düşünce akımlarının, tartışmaların ve eleştirilerin serbestçe
ifade edilebildiği bir ortamda gelişir. Fakat tüm dünyadaki ideolojik hegemonya
altında iş yapmaya çalışan akademi camiası, bu şekilde monolitik bir yapıya
bürünmüş olur. Aynı zamanda sadece tek bir doğru kabul edilir. Tek bir doğrunun
kabulüne karşı herhangi bir itiraz ideolojik bir tehdit olarak görüleceği için
bilimsel ilerlemenin ve yeniliğin de önü tıkanmış olur. Bu durum eğitimi sadece
bireyleri şekillendiren bir araç olmaktan çıkarmakla kalmaz aynı zamanda
toplumların düşünsel yapısını kontrol etmek için kullanılan bir silah haline
getirir. Bilimsel özgürlük ve eleştirel düşünce ancak özgür bir ortamda gelişeceği
için böylesi bir manzara karşısında bir toplumun sağlıklı bir şekilde
ilerlemesi beklenemez. Bugün dünyanın her tarafında akademik dünyadaki
ideolojik baskılar özgür düşünceyi ve bilimsel araştırmaları ya engellemektedir
ya da kendi doğruları için yönlendirmekte ve şekillendirmektedir. Gerçek bir
eğitim özgür düşünceye ve eleştirel bakış açısına hizmet etmelidir.
Araştırmacı-Yazar
Mehmet Hüseyin Arslan