Akademik dünyanın amacı, bilimsel bilgi üretmek ve paylaşmaktır. Fakat her ne kadar böyle bir amaca güdülüyor gibi görünse de, akademinin içindeki güç dinamiklerinin yoğun mücadelesi altında bilgi üretmek ve paylaşmak çoğu zaman kısır bir döngü haline gelerek işleri zorlaştırmaktadır. Burada yıllar içinde kazandıkları unvanları, pozisyonları ve otoritelerini sürdürebilmek adına sisteme sıkı sıkıya bağlı olan bazı akademisyenler, kendi çıkarlarına hizmet eden ve çoğunlukla yenilikçi ve devrimci fikirlerin karşısında durarak mevcut düzenin ve otoritelerinin devamını sağlamaktadırlar.
Akademi içindeki hiyerarşi belirli kurallar ve kriterlerle
sınırlıdır. Fakat bu kriterler sürekli olarak değiştirilmektedir. Bunun en
yakın örneğini, son bir yılda iki defa değişen doçentlik kriterlerinde müşahede
ettik. Yine bu sistemin sıkça karşılaşılan sorunlarından biri, liyakattan çok
akademi içindeki bağlantılarla yükselme durumudur. Bu durum, özellikle
statükosunu korumak isteyen akademisyenler için bir tür güvence sağlar. Mevcut
düzen içerisinde konumlarını sağlamlaştıran ve gücü ellerinde tutan
akademisyenler, yenilikçi ve eleştirel yaklaşımlara direnç gösterir ve
eğitimdeki yanlışlıkları ya da eksiklikleri görseler dahi bunları değiştirmek
veya sorgulamak yerine, kendi konumlarını koruyabilmek adına sessiz kalmayı
tercih ederler.
Eğitimin daha ileriye gitmesi için hiçbir çaba göstermeyen
bu güruh, eskiyen metodolojiler ve fikirlerle yol almayı tercih ederler. Aynı
zamanda akademinin özgürlükçü olduğunu savunuyor gibi görünmeyi de ihmal
etmeyen bu kimseler, eğitimin içindeki mevcut düzenin en büyük savunucularıdır.
Mevcut sistemin bozukluklarını göz ardı etmekle kalmayıp, yenilikçi fikirlerin
sisteme girmesini engellemek adına çeşitli bürokratik engeller oluştururlar ve
kendi yönetici pozisyonlarını korumak adına genç akademisyenlerin ve bağımsız
düşünürlerin önünü tıkarlar.
Mevcut olan bu durum, eğitim sisteminde ilerlemenin önündeki
en büyük engellerden biridir. Eğitimdeki sorunları tespit etmek, toplumumuz
adına daha faydalı ve daha özgür bir eğitim modeli oluşturmak isteyen herkes
için gereklidir.
Bilimsel özgürlükten ziyade kendi kişisel çıkarlarını önde
tutan akademinin bu çürümüş yapısı, taze kan ve yeni fikirlerle
dönüştürülmelidir. Eğitim, toplumun en temel ihtiyaçlarından biridir.
Akademideki var olan oligarşik düzen, sadece akademik camianın iç işleyişini
değil, toplumsal yapıyı da olumsuz etkilemektedir. Bu yapıyı korumak isteyen
statükocu akademisyenler, gerçek değişimi ve ilerlemeyi engelledikleri gibi
toplumumuzun daha adil ve özgür bir eğitim görme şansını da yok etmektedir.
Aydınlık yarınlar için eğitim sistemimizde artık kalıcı bir
düzenin oluşturulması şarttır. Sürekli olarak akademisyenlerden öğretmenlere ve
öğrencilere kadar tüm sistem baştan aşağıya değiştirilmektedir. Artık bu duruma
bir son verilmesi gerekiyor.
Araştırmacı-Yazar
Mehmet Hüseyin Arslan