Sümer Medeniyetinin Doğuşu ve Kültürel Mirasları

Mehmet Hüseyin Arslan
0


 Elimizdeki mevcut bilgi ve bulgulara göre, tarihin bilinen ilk uygarlığı olarak kabul edilen Sümerler, MÖ 4. binyılın ilk yarısından itibaren Mezopotamya'ya yerleşerek burada bulunan verimli bataklık arazileri ıslah etmeye başlamıştır. Nereden geldiği çoğu zaman tartışma konusu olan ve geliş yolları üzerine çeşitli teoriler bulunan Sümerler, bölgede sulama kanalları, bentler ve tapınaklar inşa ederek mevcut köy tipi yaşam tarzını şehir hayatına dönüştürmüş ve yeni bir medeniyet inşa etmişlerdir. Bu şekilde Mezopotamya'nın tüm coğrafyasını baştan sona şekillendirecek olan uygarlığın temelleri, Basra Körfezi'nin bataklık arazilerinde atılmış oluyordu. Uzun yıllar boyunca Sümerlerin kökeni ve bölgeye nereden geldikleri konusunda ciddi bir kafa karışıklığı yaşanmıştır. Yapılan çalışmalarda, Sümerce'nin sondan eklemeli bir yapıya sahip olması nedeniyle Ural-Altay dil grubuna ait olabileceği yönünde görüşler belirtilmiş olsa da Sümer dili izole bir dildir. İzole bir dil, mevcut dillerden hiçbiriyle akraba olmayan dil anlamına gelmektedir. Bölgeye yerleştikten sonra "mabet sosyalizmi" ya da "teokratik mabet sosyalizmi" olarak adlandırılan bir yönetim biçimini benimseyen Sümerler, bu anlayış çerçevesinde insanların tanrılara hizmet etmek amacıyla köle olarak yaratıldığına inanıyorlardı. Sümer şehir devletlerinin başında ensi ya da patesi gibi farklı isimlerle anılan rahip krallar bulunuyordu. Bu şehir devletlerinde halk tarımla uğraşmış ve ürettikleri tüm mal ve hizmetleri tapınaklara teslim etmiştir. Daha sonra tapınağa teslim edilen mallar ihtiyaçlara göre halk arasında taksim edilmiş ve geriye kalan mallar devlet idaresi için kullanılmıştır. Tapınağın merkezde olduğu bu ekonomik yönetim biçiminde, üretilen malların kayıt altına alınması gerekliliği doğmuş ve bu kaygı yazının icat edilmesine yol açmıştır. İcat edilen bu yazıya, şekilleri çiviye benzediği için tarihçiler ve arkeologlar tarafından "çivi yazısı" denilmiştir. Çivi yazısı, Mezopotamya'dan başlayarak Eski Yakın Doğu'yu etkilemiş, kültürel etkileşimler sonucu toplumların düşüncelerini kayıt altına almasına ve sonraki nesillere aktarmasına aracı olmuştur.

Otlak, tarım arazisi ve su kaynakları gibi sebeplerden ötürü sürekli rekabet halinde olan Sümer şehir devletleri, Akadların bölgeye yerleşmesinin ardından tarihin bilinen ilk imparatorluğu altında varlıklarını sürdürmeye çalışmışlardır. Arabistan'ın güneyinden Basra'ya doğru göç yoluyla bölgeye gelen Akadlar, Sami ırkındandır. Sümerlerin çivi yazısını kendi dillerine uyarlayan Akadlar, daha sonra Eski Yakın Doğu'nun ilk uluslararası yazışma dilinin ortaya çıkmasına da sebep olmuşlardır. Sümer çivi yazısı ile yazılan Akadca, özellikle Antik Mısır'daki Amarna Çağı'nda diplomatik ilişkilerin temel bir aracı olarak kullanılmıştır. Mezopotamya'nın kültürel etkisi yalnızca yazıyla sınırlı kalmamış, aynı zamanda mitolojiler ve dini inançlar yoluyla da Eski Yakın Doğu'ya yayılmıştır. Bu etkiler, Eski Yunan ve Anadolu medeniyetleri başta olmak üzere çevresindeki birçok toplumu derinden etkilemiştir. Mezopotamya'daki Anu-Enlil-Enki üçlemesi, Yunan mitolojisinde Zeus-Prometheus-Epimetheus üçlüsüyle büyük benzerlik göstermektedir. Sümerlerin Tufan miti, Suriye'nin kuzeyinde yerleşik olarak bulunan Hurriler aracılığıyla Anadolu'ya yayılmış ve burada Hititler tarafından Atramhaşi adıyla benimsenmiştir. Sümerce adıyla İnanna, Akadca ismiyle İştar olarak bilinen Mezopotamya tanrıçasının, bazı görüşlere göre, Yunan mitolojisine Afrodit olarak geçtiği düşünülmektedir. Dini inançlarını sosyal yaşamlarının merkezine koyan Sümerler ve Mezopotamya halkları, ekonomik ve toplumsal yapılarında dini temel alan bir hayat sürmüşlerdir. Bu dini inançlar ve mitolojiler sayesinde tarımda ilerlemeler kaydedilmiş, tapınaklar ve saraylar tanrı adına inşa edilmiş ve antik mimarinin gelişimine öncülük edilmiştir. Mezopotamya'da geliştirilen yazı sistemi ve sosyal yapılarla, Sümerlerden miras kalan inanç unsurları günümüzde hâlâ farklı biçimlerde varlığını sürdürmektedir.

İlk eğitim kurumlarını kuran, evlilik sözleşmeleri yapan, ilaç formülleri oluşturan, tarihi belgeler ve edebi eserler bırakan ve daha birçok alanda ilkleri başaran Sümerler, dünya kültür mirasına önemli katkılarda bulunmuşlardır. Mezopotamya'da inşa ettikleri ziggurat isimli tapınaklar sayesinde astronomi ve astrolojiye dair önemli gelişmeler kaydetmişler ve ay takviminin temellerini atmışlardır.


Araştırmacı-Yazar

Mehmet Hüseyin Arslan 




Yorum Gönder

0 Yorumlar

Yorum Gönder (0)
3/related/default