Tutkuyla yaptığınız bir işi nerede ve ne şekilde yaptığınız da en az bir o kadar önemlidir. Bugün bu satırları yazarken tam 50. blog yazımı yayımlamış bulunuyorum. Hayatımın ve zamanın bana karşı sunmuş olduğu tüm engellere rağmen yazabilmek ve bir şeyler üretmeye devam edebilmek benim için gerçekten önemli bir konu.
Daha öncesinde pek çok defa blog açma ve yazı yazma gibi düşüncelerim ve denemelerim oldu. Bu süreç içerisinde pek çok farklı blog platformunu yakından inceleme fırsatı buldum. WordPress, Medium, Wix, Ghost... Hepsinin artıları ve eksileri var. Ama eninde sonunda dönüp dolaşıp Blogger — ya da eski adıyla Blogspot — dediğimiz platformun bana ve amaçlarıma en uygun yer olduğuna karar verdim. Belki de bu bir geri dönüş değil; tam anlamıyla kendi yerimi bulmaktır.
Peki kısaca ''neden blogger?'' diyecek olursak: arayüzü basit, kafa karıştırmıyor ve sadelik ön planda. Burada her şey elimin altında ve ben her şeyi kendim yönetebiliyorum. Gereksiz eklentilerle ve sınırsız ayar seçenekleriyle dikkatim dağılmıyor. Ne yazmak istiyorsam sadece onu yazıyor ve hemen yayına sunuyorum. Bu bakımdan blog yazarlığına sade ve temiz bir alan sağlıyor.
Ayrıca benim için en önemli husus, Blogger’ın bir Google ürünü olması. Bu, aynı zamanda büyük bir güven demek. Yazılarımın güvenliğini düşünmek için ek bir çaba harcamak zorunda kalmıyorum. Ayrıca SEO açısından da arka planda Google, bloggerlara kendi altyapısını sunarak güçlü bir fırsat sunuyor. İnternet ortamı içerisinde her şeyin bir şekilde Google ekosistemine entegre olması elbette ki insanın işini kolaylaştıracaktır ve Blogger’ın bir Google ürünü olması burada ekstra bir avantaj sağlıyor.
Bazı platformlar ise yazarlara ücretsiz imkânlar sunduklarını her defasında söylüyorlar. Fakat daha sonra işin rengi hemen değişiyor. Bazı blog siteleri ise içerik kurallarında aşırıya kaçıyor ve yazarlarının yazılarını ve düşüncelerini sansürleyerek görünmez olmasını sağlayabiliyor. Şu ana kadar deneyimlediğim kadarıyla Blogger’da özgürlükler daha geniş. İleride elbette ne olur bilmiyorum, fakat ben ne yazmak istiyorsam o yazı buradan hemen yayınlanıyor ve şu ana kadar da herhangi bir sansüre maruz kalmadı. Buraya kadar düşüncelerimi serbestçe ifade edebildiğim için oldukça mutluyum. Ayrıca Blogger sayesinde hiçbir alan adı ve domain ücreti ödemeden yazılarınızı, Google ve internet var olduğu sürece yayında tutabilirsiniz. Site ücreti ödemek ve bunu yıllarca sürdürebilmek şu an için benim açımdan pek mümkün görünmüyor gibi. Dolayısıyla bu platformun bana sağladığı en büyük faydanın bu olduğu düşüncesindeyim. Çünkü uzun yıllar boyunca bu platformu kullanmaya ve yazı yazmaya devam etmeyi düşünüyorum.
İtiraf etmeliyim ki şu ana kadar yazmış olduğum 50 blog yazısı hiç öyle kolay bir şekilde yazılmadı. Hayatın başka alanlarında da yoğun bir tempodayım. Yazmaya hep zaman ayırmak istiyorum fakat bazı anlarda bu sadece bir niyet olarak kalıyor. Yine de yazma konusundaki ısrarım, koşullar mükemmel olmasa da yazmaya sürekli olarak devam etmemi sağlayacak en büyük motivasyonumdur.
Blog, benim için sadece bir araç olmaktan öte; aynı zamanda kendimle kurduğum bir bağın, düşüncelerime ve dünyaya açtığım bir kapının adı oldu. Şu ana kadar 50 yazıya ulaştım ama bu, beklediğimin çok daha altında bir sayı oldu. Fakat şu an için sadece bir başlangıç yaptığımın farkındayım. Bundan sonra daha çok, daha derin ve daha özgün yazılar yazmak istiyorum. İleride bir gün bu satırları okuyan insanlara yazar olmayı düşünüyorlarsa ve "blog yazısı yazmak istiyorum" diyorlarsa, kullanmış olduğum platformu başlangıc olarak denemelerini tavsiye ediyorum. Ayrıca yazarlık sürecinde yaşadığım deneyimlerin onlara yol gösterici birer rehber olmasını ümit ediyorum. Belki de gelecekte bu platform size de sade, samimi ve güçlü bir yazı alanı sunacaktır.
Araştırmacı-Yazar
Mehmet Hüseyin Arslan