Çok güzel bir atasözümüz var: Zulüm ile abad olunmaz. Manası çok derin ve boş bir laf değil. Ve bir Antik Çağ tarihçisi olarak, Antik Çağ insanlarının hayat tecrübesinden yararlanmayı çok iyi biliyorum. Hayatın kendi içerisinde bir terazisi vardır ve bu terazi bozulduğunda, zaman ve vakit geldiğinde, terazinin dengesini bozanlar almış olduklarını geri vereceklerdir.
İnternette sıkça dolaşan bir söz aklıma geldi: Sular yükselince balıklar karıncaları yer, sular çekilince karıncalar balıkları. Her şeyin bir vakti vardır. Vakit gelir ve sıra bir gün döner.
Peki hiç düşündünüz mü, neden birini köşeye sıkıştırdığınızda onun bir gün tüm kapıları yıkarak oradan çıkabileceğini insan aklına getirmez? Güç bir afyondur; gücü elde eden de, elde edilmesine sebep olan da unutur. Fakat daha fenası da var: Umarsız bir şekilde gücü kullanan, kendi sonunu göremez olur.
Zalimin birine zulmederken sandığı şey “her şeye rağmen işte ben kazandım” şeklindeki düşüncelerden ibarettir. Fakat bu bir yanılsamadır. Zeka sessizliğe büründüğünde, bu bir teslimiyet değildir. Sadece sabrın keskinleştiği bir andır. Dışarıdan baktığınızda susuyor gibi görünen bir akıl, içten içe plan yapıyor olabilir. Ve hangi duvarın yıkılacağını, hangi kapıdan çıkılacağını, nerede ve ne zaman, ne şekilde döneceğini hesaplıyor olabilir.
Çünkü unutmayın: Zalim unutsa da, mazlum asla unutmaz. Güçsüzlük ve acizlik sanılan o sessizlik, bir gün patlayacak olan bir volkanın derin bir çatlağı gibidir.
Hele ki zulmettiğiniz kişi akıllıysa, oyun biter zannedersiniz ama aslında her şey yeni başlıyordur. Zeka asla köşeye sıkışmaz; sadece şekil değiştirir. Sessizliği okursanız, bunu anlarsınız. Fakat sessizliği okuyamayanlar ve kibirle kör olmuşlar var. Akıllı insan köşeye sıkışmaz; geri çekilir, gözlemler, gerekenleri not eder. Fakat asla unutmaz.
Affeder mi? Belki. Evet, olabilir. Ancak asla unutarak değil. Ve günü geldiğinde, rüzgar döndüğünde… Bu sadece intikam için değil; denge için, adalet için olur. Mutlaka ama mutlaka geri dönülür. Zulmün bedeli gecikebilir, ancak gelmesi asla engellenemez.
Tarih boyunca köşeye sıkışmış zekaların, devrim başlatan akıllara nasıl dönüştüğünün hikâyelerini dinledi insanoğlu. Bir diktatöre, bir firavuna, her türlü baskıcı düzene ve o zorba figüre bir bakın: Başta hep aynı hikâye vardı. Sustururlar, bastırırlar, ezdirirler. Fakat sonu hep farklıydı. Günün sonunda o sarsılmaz sandıkları sistemler başlarına geçtiğinde, “Nasıl oldu da bu hale geldik?” diye düşünürler.
Bu blog yazımın mesajı çok açık: Köşeye sıkıştırılan her zeki ruh, zamanı geldiğinde doğrulacaktır ve hedeflerini asla şaşırmayacaktır. O yüzden birini baskı altına aldığınızda, susturduğunuzda ve sindirdiğinizde, bunun sonunu iyi hesap etmeniz gerekiyor. Çünkü köşeye sıkıştırdığınızı zannettiğiniz o insanlar, korktuğu için değil; zamanı beklediği için sessiz olabilir.
Ve nihayetinde vakti, zamanı geldiğinde tarih hep aynı sözü söyleyecek:
Zulüm ile abad olunmaz. Eden, ettiğini bulur.
Araştırmacı-Yazar
Mehmet Hüseyin Arslan