Ranta Kurban Edilen Jeoloji Bilimi

Mehmet Hüseyin Arslan
0




 Her deprem sonrası aynı olaylarla karşı karşıya kalıyoruz. Ekranlara ciddi akademisyenler çıkıyor ve ezberlenmiş cümleler söylüyor. Artık klişe hâline gelmiş “Deprem değil, bina öldürür” lafını duymaktan bir hâl olduk. Fakat bunu söyleyenler, bu binaların kimler tarafından, nasıl yapıldığı ve nasıl denetlendiğinden hiç bahsetmez. Ülkemizin birçok şehri fay hattı üzerinde; bu, kimsenin inkâr edemeyeceği bir gerçek. Komplo teorileri bir yana, yıllardır gerekli uyarılar yapılıyor; fakat siyasi olarak gereken adımlar atılmıyor. Ekranlara çıkan jeologlar ise maalesef ki birbirini yalanlamaktan öteye geçemiyor.

Fakat burada asıl şaşılması gereken husus, gökyüzündeki milyonlarca ışık yılı ötede olan yıldızları gözlemleyebilecek kadar ileri bir teknolojiye sahip olan insanlığın, yerin birkaç kilometre altında biriken enerjiyi tahmin edememesi ya da verilerin sürekli olarak çarpıtılıyor oluşudur. Bu duruma gerçekten bir anlam veremiyorum. Elbette ki mevcut bilimsel gelişmişlik seviyemiz ile depremlerin ne zaman olacağını az çok tahmin edebiliyoruz. Fakat burada asıl mesele, bilimsel yetersizlikten ziyade siyasi yetersizliklerden kaynaklanmaktadır. Çoğu ülkede bilim, siyasi çıkarlarla çatıştığı durumda ciddiye alınmıyor. Bu durumda bilim insanları ya susturuluyor ya da itibarsızlaştırılıyor.

Burada sormamız gereken soru, “Neden hâlâ bilime değil de müteahhitlere güveniyoruz?” olmalıdır. İstanbul’un altındaki enerji değil, fakat üstündeki rant patlamaya hazır bir durumdadır. Günün sonunda her şeyin faturası, canlarıyla ödemek suretiyle halka kesilecek. 99 depreminde gördük, Van depreminde gördük, Elazığ’da, İzmir’de ve memleketim olan Hatay’da acı bir şekilde tüm bu durumları müşahede ettik.

Geçmişi unutanlar, geleceği kaybetmeye mahkûmdur. Bu yüzden artık “kader” demeyi bir kenara bırakarak gereken önlemleri almamız gerekiyor. Depremler, diğer doğa olayları gibi bir doğa olayıdır ve tabiatın gerçeğidir. Fakat yıkımlar, tamamen insan eliyle hazırlanmış bir cinayet senaryosudur. Kentsel dönüşüm adı altında yapılan göstermelik işlerle bu felaketin önüne geçemeyeceğimiz açıktır. Halkın güvenliği değil, şirketlerin çıkarı için yapılan bir kentsel dönüşüm türü ile karşı karşıyayız.

Bilimsel sorgulamanın çok uzağında olan halk; sosyal medyada komplo teorileriyle, geleneksel medyada ise birbirlerini yalanlayan jeologlarla neye inanacağını şaşırmış bir durumdadır. Bilim insanları her ne kadar gerekli uyarıları yapıyor olsa da burada asıl mesele, siyasi iradenin gösterilmesidir.

Umarım bir gün, ülkemizin deprem gerçeği Japonya'nın deprem gerçeği ile aynı seviyede olur.


Araştırmacı-Yazar 

Mehmet Hüseyin Arslan

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Yorum Gönder (0)
3/related/default