Gelecekte eğitim alanında çok büyük bir dönüşüm potansiyeline sahip olması beklenen yapay zekanın birtakım faydaları ve zararları da muhakkak ki olacaktır. Eğer bunları önceden sistemli bir şekilde tespit edebilirsek gereken önlemleri alarak potansiyel riskleri en düşük seviyede tutabiliriz.
Zaman yönetimini verimli hâle getirmesi beklenen yapay zeka
sayesinde, otomatikleştirilmiş görevlerle birlikte öğretmenlerin zamanı daha
verimli bir şekilde kullanabilmesinin önü açılacaktır. Örneğin, öğrencilerin
ödevlerinin değerlendirilmesi, sınav sonuçlarının açıklanması gibi birtakım
görevler otomatik olarak yapılacaktır. Ders materyallerinin hazırlanması yapay
zeka tarafından çok hızlı bir şekilde halledilebilecektir. Bunun bir getirisi
olarak da öğretmenler, ders planlamaları ve öğrencilere rehberlik etmeleri
konusunda daha stratejik ve yaratıcı olma imkânına sahip olacaktır.
Görme engelli ve işitme engelli öğrencilerin öğrenme
güçlükleri, yapay zeka destekli sistemler sayesinde minimum düzeye
indirilebilecektir. Sesli yanıt sistemleri gibi birtakım özel yazılımlar
sayesinde engelli öğrenciler, akranlarıyla fırsat eşitliğini
yakalayabileceklerdir. Yabancı dilli öğrenciler için ise çeviri ve dil destek
araçları, öğrencilerin derse katılımını artıracak ve öğrenme hızlarını
iyileştirecektir.
Eğitimle ilgili büyük bir kümeyi analiz edecek olan yapay
zeka; öğretim stratejilerinin iyileştirilmesine önemli katkılar sağlayacak olup
eğitimde yaşanacak olan zorluklarla, öğrencilerin başarısızlık sebepleri ve
öğretim yöntemlerinin etkinliği hakkında detaylı analizler yapabilir duruma
gelecektir. Bu sayede eğitim politikalarının daha bilinçli ve etkili bir
şekilde gelişmesine imkân sağlayacaktır.
Potansiyel faydalarının yanı sıra yapay zekanın eğitimde
birtakım zorluklara yol açabileceğine dair endişeler de bulunmaktadır. Bu
endişelerin başında, yapay zeka tarafından toplanan verilerin gizliliği ve
güvenliği gelmektedir. Öğrencilerin verilerini toplayan ve analiz eden yapay
zeka sistemlerinin gizliliği ve veri güvenliğini sağlaması için çok güçlü
güvenlik önlemlerine sahip olması gerekmektedir. Ayrıca bu verilerin izinsiz
kullanımını engellemek için güçlü yasalara da ihtiyaç olacaktır. Eğitim
kurumları ve eğitimciler tarafından da istismar edilmeye açık olan bu verilerin
gizliliği büyük bir problemdir.
Eğitimin tamamen makine tabanlı bir sürece dönüşmesi
sonucunda; öğrencilerin sosyal becerilerine, duygusal zekâlarına ve
öğretmen-öğrenci ilişkilerine olumsuz yönde etki edebileceğine dair birtakım
endişeler de bulunmaktadır. Yapay zeka sistemlerinin öğretmenlerin yerini
alabileceği de bugün tartışılmaktadır. Eğitimin tamamen makineleşmesini önlemek
için yapay zekanın, öğretmenlerin rehberliğinde insan dokunuşunu tamamlayan bir
araç olarak kullanılması gerekmektedir.
Yapay zekanın, her ne kadar büyük fırsat eşitliklerine yol
açacağı benim ve diğer araştırmacılar tarafından iddia ediliyor olsa da,
gereken teknolojik yatırımın yapılmadığı ve altyapının kurulmadığı bir durumda
bu imkânlardan yoksun olan öğrencilerin ya da okulların, bu teknolojiden
yeterince faydalanamayacağı için dünyanın geri kalanıyla aralarındaki dijital
uçurum çok hızlı bir şekilde açılacaktır. Ayrıca kırsal ve gelişmemiş
bölgelerdeki okullar için bu durum büyük bir problem haline gelebilir ve ülke
içerisinde dahi dijital uçurumların oluşmasına yol açabilir. Bu durum
karşısında, eğitimde fırsat eşitliğini sağlaması gereken yapay zeka büyük
eşitsizlikler yaratabilir ve daha zengin bölgelerdeki öğrenciler ile düşük
gelirli bölgelerdeki öğrenciler arasında bir uçurumun oluşmasına direkt olarak
katkı sağlayabilir.
Yapay zeka destekli sistemlerin eğitime başarılı bir şekilde
entegre edilebilmesi için öğretmenlerin ve öğrencilerin bu sistemlere yönelik
yeterli bilgi ve beceriye sahip olması gerekecektir. Bu bağlamda eğitimcilerin,
bu yeni teknolojiyi nasıl kullanacaklarına dair yeterli bir eğitim almış olması
büyük bir önem taşımaktadır. Öğrencilerin ise bu yeni sistemleri verimli bir
şekilde kullanabilmesi için bir rehberlik sürecine ihtiyaçları olduğu göz
önünde bulundurulmalıdır.
Teknolojik yetersizlikler ve aksaklıklar karşısında yapay
zeka sistemleri her zaman doğru sonuçları üretmeyebilir. Yaşanacak olan bu
aksaklıklar, yapay zeka sistemlerinin hatalı kararlar almasına yol açabilir.
Dolayısıyla eğitimde kullanılacak yapay zeka uygulamalarının sürekli olarak
güncellenmesi ve iyileştirilmesi gerekecektir. Bu bağlamda eğitimin tamamen
makineleştirilmesi ve insan denetiminden uzaklaştırılması düşünülemez. Bu
şartlar altında, yapay zekanın eğitimde devrim niteliğinde sunacağı faydaların
tam olarak gerçekleşebilmesi için bu tür zorlukların aşılması gerektiği
aşikârdır. Veri güvenliği, eşit erişim gibi problemlerin yanı sıra
öğretmenlerin yeni teknolojiye adapte olabilmesi ve sistem hatalarının en aza
indirilmesi gibi zorluklar, yapay zekanın eğitimde sağlayacağı başarı için
kritik bir dönemeçtir. Bu zorlukların üstesinden gelinmesi halinde yapay
zekanın eğitimin geleceğini şekillendiren önemli bir araç haline dönüşeceği
beklenebilir.
Araştırmacı-Yazar
Mehmet Hüseyin Arslan